Sayfa 13-14
(...)
"Şu fareyi kendiliğinden verecek misin bana, yoksa önce seni dövüp sonra mı alıyım ben onu?"
"Neyi alacaksın ki benden?
"Neyi alacağımı gayet iyi biliyorsun sen. Ver şu fareyi bana."
Lennie istemeye istemeye elini cebine soktu. "Niye onu cebimde tutamıyorum ben? Kimsenin faresi değil ki. Çalmadım ben onu. Yol kenarında yatıyordu, oradan aldım," derjen sesi kırgındı.
George'un eli emreden bir tavırla havada asılı kalmıştı. Topu sahibine getirmek istemeyen bir köpek gibi yavaşça yaklaşan Lennie geri çekildi birden, sonra yine yaklaştı. George iki parmağını sertçe şaklattı, bu sesi duyan Lennie fareyi onun avucuna bırakıverdi.
"Kötü bir şey yapmıyordum ki ona George. Sadece okşuyorum biraz."
George ayağa kalktı, fareyi kararmakta ola çalılığa doğru olabildiğince uzağa attıktan sonra gölün kıyısına gelip ellerini yıkadı. "Sen tam bir kaçıksın. Ayaklarının ıslandığını görünce fareyi almak için nehrin öte yakasına geçtiğini anlayacağım aklına gelmedi mi?" Lennie'nin inleyerek hıçkırdığını duyunca başını ona doğru çevirdi. "Bebek gibi ağlıyor musun bir de? Hey yüce Tanrım! Seni gibi kocaman bir adamın şu yaptığına bak!" Lennie'nin dudakları titredi ve gözleri yaşla doldu.
(...)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder